Dişi Tutan Çelik Bağlar
Gıda maddelerinin vücudumuza alınması için sindirim sisteminden geçmesi gerekir. Bu sistemin en başında bulunan ağzımızın içini döşeyen, güldüğümüzde parlayan, düzgün konuşmamızda önemli roller verilen ve gıdaları öğütmek için çenelerimize inci taneleri gibi yerleştirilen dişlerimiz, maruz kaldıkları çok kuvvetli basınçlara rağmen, nasıl oluyor da yerlerinde dökülmeden durabiliyor?
Dişler; taç ve kök olmak üzere iki ayrı kısımdan meydana gelmektedir. Taç; diş etinin üstünde kalan ve dişin ağız içinde görünen parlak beyaz kısmıdır. Tacın yaklaşık iki katı uzunluğunda olan kök ise, taç kısmının devamında çene kemiği içine uzanır. Bazı dişler tek köklü olmalarına rağmen, bilhassa ağzın gerisine yerleştirilip yüksek çiğneme kuvvetine maruz kalanlar, hem geniş taç yüzeylerine, hem de bu yükleri daha rahat karşılayabilmeleri için iki veya üç köke sahip yaratılmışlardır. Sağlıklı ağızlarda dişlerin kök kısımları, çene kemiği içine gömülmüş olarak diş eti tarafından örtülmüştür. Diş, diş eti ve bağlandıkları kemik yapıların bütününe periodontal (diş çevresi) yapılar adı verilmektedir. Ağız hijyeninin iyi olmaması ve vücuttaki bazı sistemik rahatsızlıklar sebebiyle diş eti ve onun çevrelediği kemikte bazı problemler gelişebilir. Diş eti şişerek dişin taç kısmını örtebilir veya tam tersi, diş eti taçtan uzaklaşarak geri çekilebilir. Diş etinin altındaki kemik yapının hasara uğrayıp diş etinin çekilmesiyle de diş kökü açığa çıkabilir.
Dişlerimizin maruz kalacağı şartları en iyi bilen Kudreti Sonsuz Yaratıcı, onların dökülmeden durabilmesi için köklerini çepeçevre saran ve çene kemiğine bağlayan sağlam bağlarla donatmıştır. Dişten, kemiğe ve diş etine uzanan bu bağ yapısına tıp literatüründe periodontal ligament (dişi çevreleyen bağ) adı verilir. Bu yapı muhtelif liflerden müteşekkildir. Lifler ise mikrolifçik ve lifçik demetlerinden meydana gelmektedir. Çok hususiyet arz eden bu yapı, dişlere sağlamlık ve esneklik kazandırmaktadır. İlmî araştırmalar, bu bağların çekme kuvvetlerine karşı çelikten daha kuvvetli olduğunu göstermiştir. Varlığından bile çoğumuzun haberdar olmadığı, milimetrenin yaklaşık dörtte biri kalınlığındaki bu bağlara, çeşitli vazifeler verilmiştir.
Dişin kökünü çepeçevre saran bu yapının içinde farklı istikametlerde uzanan lifler, diş köküne bağlandıkları gibi, çene kemiğine, diş etine hattâ çapraz şekilde komşu dişin köküne kadar ulaşırlar. Rahmeti Sonsuz tarafından yapılarına dercedilen hususiyetleriyle bu lifler, vazifelerini kusursuz bir şekilde yerine getirirler. Bu vazifeler nelerdir?
- Dişlerin sürmesinde,
- Çene kemiği içinde yerlerinin korunmasında,
- Çiğneme fonksiyonunda,
- Dişlerin çene kemiği içindeki konumlarının düzenlendiği ortodontik tedavilerde yaptırılan diş hareketleri sırasında, bu bağların önemli roller oynadığını görüyoruz.
Dişlerin sürmesi, insan vücudunda tam olarak açıklanamayan birçok mekanizmadan yalnızca biridir. Hayatın yedi-sekiz aylık döneminden itibaren süt dişleri ağız içine sürmeye başlar. Süt dişlenme dönemi olarak da bilinen bu dönemi takiben, büyüme ve gelişme ile birlikte ilerleyen yaşlarda süt dişleri, yerlerini, alttan gelen ve bakımı iyi yapıldığında ömür boyu ağızda kalacak daimî dişlere bırakır. Gerek bu değişim, gerekse süt dişlenme sırasında hangi dişin nereye, ne zaman, ne kadar, hangi sıra ve süratle süreceğini birçok bilim adamı farklı teorilerle açıklamaya çalışmıştır. Bunlardan en çok kabul görenine göre; dişler, periodontal ligament sayesinde çene kemiği içinde bir nevi yüzer şekildedir; ne kemikten tam olarak ayrık ne de kemiğe tam olarak sabitlenmiştir. Bir başka deyişle dişin kökü, çene kemiğinden her istikamette uzanan periodontal ligament kalınlığınca uzakta konumlandırılmış ve bu konumu sabit tutulmuştur. Ancak dişin üzerine kuvvet geldiği zaman periodontal ligamentte bazı değişiklikler olur. Diş kökünden ağız içi istikametinde; alt çenede yukarı, üst çenede aşağı yönde çene kemiğine doğru uzanan periodontal ligament liflerinin dişi çekmesi ile diş hareketi meydana gelmektedir. Akılsız ve şuursuz dişlerin yerlerine şaşırmadan yerleşmesi ve zamanlamasındaki mükemmellik, birazcık aklı olan insanı düşündürmesi gerekmez mi?
Çiğneme veya dişlerin sıkılması esnasında dişlerin üzerinde meydana gelecek mekanik kuvvetler, periodontal liflerin farklı istikametlerde uzanıyor olmaları sayesinde rahatlıkla karşılanabilmektedir. Yani dişler üzerindeki basınçla meydana gelen kuvvet, incecik liflerle dengeli bir şekilde dağıtılmaktadır. Bu kuvvetler, periodontal ligament vasıtasıyla çene kemiğine, dolayısıyla çene hareketlerinde mühim bir yapı olan alt çene eklemine, hafifletilmiş bir şekilde iletilmektedir. Bu mekanizmayı misâllerle açıklayacak olursak; alt çene kemiği içindeki yuvasında bulunan diş kökünden yukarı uzanan lifler, dişe yukarıdan bir baskı geldiğinde dişin aşağı hareketine izin verecek şekilde esneyecek ve gerilecektir. Bu, hem dişin çene kemiğine gömülmesine mâni olacak, hem de üzerinden basınç kalktığında dişin eski konumuna dönmesini kolaylaştıracaktır. Tam tersi de söz konusudur. Meselâ, dişlere yapışan bir gıda çiğnenirken ağız açılmaya çalışıldığında, alt ve üst dişler birbirleri istikametinde çene kemiği içindeki yuvalarından dışarıya doğru çekilir. Bu esnada hareketin zıt istikametinde yani çene kemiğinden ağız içi yönünde dişe doğru uzanan liflerin gerilmesi sayesinde, dişin çene kemiğinden çıkmasına mâni olunur. Gerilen liflerin yanında zıt yönde uzanan lifler de sıkıştıklarından ve normale dönmek istediklerinden, bu duruma katkıda bulunacaklar ve böylece damar-sinir paketinde ezilme ve kopma olmayacaktır. Periodontal ligamentin yapısı, yukarıda bahsedildiği üzere aşağı-yukarı yöndeki hareketlerin dışında her istikametten gelebilecek basınçlara karşı mukavemet edebilecek şekilde de donatılmış ve ayarlanmış liflerden meydana gelmektedir.
Periodontal ligament, dişin, ne kadar yerinde kalmasında mühim rol oynuyorsa, o kadar da gerektiğinde hareket etmesinde hayatî vazife görmektedir. Zîrâ yapısı buna uygun şekilde yaratılmıştır. Bu, dişin üzerine gelen kuvvetin miktarı, süresi ve sıklığı ile ilgilidir. Dişler kuvvetlere maruz kalınca, kuvvetin geldiği taraftaki liflerde gerilme, karşı taraftaki liflerde ise sıkışma meydana gelir. Eğer fizyolojik olmayan bu kuvvetler, günlük altı saatin üzerinde uygulanırsa, bir seri hücre temelli aktivitenin başlamasına sebebiyet verir. İki boyutlu düşünüldüğünde, sıkışma tarafında yani dişin çekildiği tarafta, kemiğin dişe bakan yüzeyinde kemik erimesi başlar ve böylece liflerin üzerindeki baskı da azaltılmış olur. Dolayısıyla dişin hareket ettirilmesinin istendiği istikametteki bu kemik erimesi, dişin bu alana hareketine izin verir. Kuvvetin uygulandığı tarafta ise, köke bakan kemik yüzeyinde, kemik yapım (osteoblastik) aktivitesi olarak adlandırılan hücre temelli hâdiseler dâhilinde, dişin hareket ettiği istikamete doğru kemik tekrar üretilir. Böylece yeniden üretilen kemik, dişi takip edecek şekilde hareket ederek dişin terk ettiği yeri doldurmaktadır. Bu durumda periodontal ligament, kemiğin hem yıkılmasında, hem de yapılmasında mühim rol oynar. Fakat sıkışma tarafında kuvvet miktarının fazla olması, periodontal ligamentin beslenememesine sebebiyet verdiğinden, diş hareket edemez ve hareket basıncın azalmasına kadar gecikir. Basınç, komşu çene kemiğinde erimeye bağlı olarak azalır. Bütün bu metabolik hâdiseler bir intizam içinde cereyan eder. Periodontal ligamentin bu hususiyetleri, çeşitli sebeplere bağlı gelişen diş düzensizliklerinin tedavisinin, yani ortodontik tedavinin kapılarının açılmasına izin vermiştir. Bu bozukluklar giderilirken, daha önce bahsedilen, diş kökünde dişi çevreleyip kemiği örten ve diş etine uzanan lifler, diş eti dokusunun da yeni konuma taşınmasında mühim rol oynar. Aksi durumda diş hareket ederken diş eti yerinde kalır ve diş-diş eti münasebeti bozulurdu.
Bilhassa süt dişlenme dönemindeki dişlerde, bu yapının çeşitli sebeplere bağlı olarak kaybolması, pasif sürme olarak adlandırılan; dişlerin yaşla birlikte gelişen çene kemiği içinde uzamaları ve beraberinde çene kemiğini uzatmaları sürecini sekteye uğratır. Bu dişler, komşu dişlerden daha kısa görülür. Bu bölgedeki kemik yapımı, bilhassa büyüme-gelişme döneminde sürmeleri devam eden dişlerin kemik seviyelerinin altında kalır, hattâ durur. Uzun dönemde de periodontal ligamentin arada olmadığı ve kemikle diş kökünün kaynaştıktan sonra kökün erimesiyle neticelenir. Bu duruma ankylosis denir.
Periodontal ligamentin içinde bulunan zengin damar ve sinir ağı vasıtasıyla buraya sevk edilen kanla dişin sement dokusunun (kök yüzeyini kaplayan kısmın) beslenmesi sağlanır. Sinir dokusunun vazifesi ise, dişlerin üzerine âni bir kuvvet geldiğinde dişlerin zarar görmesini engelleyecek şekilde çene kaslarını uyararak meydana gelen hareketin şiddetinin azaltılmasını sağlamaktır. Umumiyetle bu yapının hasarı, kötü ağız hijyenine bağlı zincirleme hâdiseler neticesinde gerçekleşmektedir. Kötü ağız hijyenine bağlı olarak önce ağızda yiyecek artıkları birikmekte ve bu artıklar özellikle diş ile diş etinin kesiştiği bölgede yerleşmektedir. Çok kısa süre içinde meydana gelen bu yapı, dişler temizlenmemeye devam ederse, zamanla daha fazla yiyecek artıklarının da birikmesi ve kireçlenmesi ile diş taşına dönüşerek komşu diş etinde iltihap (enflamasyon) başlatmaktadır. Diş eti kanamalı ve kızarık bir hâl almakta, hattâ dişler fırçalanma esnasında kanayabilmektedir. Bu durum, aslında bir ikaz mekanizması kabul edilebilir. Diş taşlarının temizlenmesi ve dişlerin iyi fırçalanması hastalığın çok kısa sürede düzelmesine vesile olur. Fakat kötü ağız bakımı devam ederse problem kemiğe de sirayet edebilir. Bu safhaya gelmeden, hastalık basit cerrahî işlemlerle belirli ölçüde giderilebilir. Tedavi yapılmadığı takdirde ise, diş kaybedilecektir. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ağız temizliği ve diş bakımına büyük önem vermiştir. Hattâ misvak kullanmayı mümkünse her abdestten sonra tavsiye etmiş ve ümmetine zorluk olmasa bunu emredeceğini belirtmiştir. Dişlerin çenelere tutulması için yaratılan bu mükemmel bağlantı liflerinin, miktarı ve bağlantı şekli bir mühendislik harikasıdır. Liflerin diş eti ve dişler arasında oluşturduğu mükemmel örgü, apaçık bir ilim ve kudret tecellisinden başka ne olabilir?
Kaynaklar
- Junqueira LC, Caneirod J, Kelley RO. Basic Histology. 6. baskı, Norwalk, Ct Appleton&Lange, 1989
- Newman MG, Takei HH, Caranza Fa. Caranza's Periodontology, 9 baskı, W.B. Saunders Company, Philedelphia, 2002.
Dişler; taç ve kök olmak üzere iki ayrı kısımdan meydana gelmektedir. Taç; diş etinin üstünde kalan ve dişin ağız içinde görünen parlak beyaz kısmıdır. Tacın yaklaşık iki katı uzunluğunda olan kök ise, taç kısmının devamında çene kemiği içine uzanır. Bazı dişler tek köklü olmalarına rağmen, bilhassa ağzın gerisine yerleştirilip yüksek çiğneme kuvvetine maruz kalanlar, hem geniş taç yüzeylerine, hem de bu yükleri daha rahat karşılayabilmeleri için iki veya üç köke sahip yaratılmışlardır. Sağlıklı ağızlarda dişlerin kök kısımları, çene kemiği içine gömülmüş olarak diş eti tarafından örtülmüştür. Diş, diş eti ve bağlandıkları kemik yapıların bütününe periodontal (diş çevresi) yapılar adı verilmektedir. Ağız hijyeninin iyi olmaması ve vücuttaki bazı sistemik rahatsızlıklar sebebiyle diş eti ve onun çevrelediği kemikte bazı problemler gelişebilir. Diş eti şişerek dişin taç kısmını örtebilir veya tam tersi, diş eti taçtan uzaklaşarak geri çekilebilir. Diş etinin altındaki kemik yapının hasara uğrayıp diş etinin çekilmesiyle de diş kökü açığa çıkabilir.
Dişlerimizin maruz kalacağı şartları en iyi bilen Kudreti Sonsuz Yaratıcı, onların dökülmeden durabilmesi için köklerini çepeçevre saran ve çene kemiğine bağlayan sağlam bağlarla donatmıştır. Dişten, kemiğe ve diş etine uzanan bu bağ yapısına tıp literatüründe periodontal ligament (dişi çevreleyen bağ) adı verilir. Bu yapı muhtelif liflerden müteşekkildir. Lifler ise mikrolifçik ve lifçik demetlerinden meydana gelmektedir. Çok hususiyet arz eden bu yapı, dişlere sağlamlık ve esneklik kazandırmaktadır. İlmî araştırmalar, bu bağların çekme kuvvetlerine karşı çelikten daha kuvvetli olduğunu göstermiştir. Varlığından bile çoğumuzun haberdar olmadığı, milimetrenin yaklaşık dörtte biri kalınlığındaki bu bağlara, çeşitli vazifeler verilmiştir.
Dişin kökünü çepeçevre saran bu yapının içinde farklı istikametlerde uzanan lifler, diş köküne bağlandıkları gibi, çene kemiğine, diş etine hattâ çapraz şekilde komşu dişin köküne kadar ulaşırlar. Rahmeti Sonsuz tarafından yapılarına dercedilen hususiyetleriyle bu lifler, vazifelerini kusursuz bir şekilde yerine getirirler. Bu vazifeler nelerdir?
- Dişlerin sürmesinde,
- Çene kemiği içinde yerlerinin korunmasında,
- Çiğneme fonksiyonunda,
- Dişlerin çene kemiği içindeki konumlarının düzenlendiği ortodontik tedavilerde yaptırılan diş hareketleri sırasında, bu bağların önemli roller oynadığını görüyoruz.
Dişlerin sürmesi, insan vücudunda tam olarak açıklanamayan birçok mekanizmadan yalnızca biridir. Hayatın yedi-sekiz aylık döneminden itibaren süt dişleri ağız içine sürmeye başlar. Süt dişlenme dönemi olarak da bilinen bu dönemi takiben, büyüme ve gelişme ile birlikte ilerleyen yaşlarda süt dişleri, yerlerini, alttan gelen ve bakımı iyi yapıldığında ömür boyu ağızda kalacak daimî dişlere bırakır. Gerek bu değişim, gerekse süt dişlenme sırasında hangi dişin nereye, ne zaman, ne kadar, hangi sıra ve süratle süreceğini birçok bilim adamı farklı teorilerle açıklamaya çalışmıştır. Bunlardan en çok kabul görenine göre; dişler, periodontal ligament sayesinde çene kemiği içinde bir nevi yüzer şekildedir; ne kemikten tam olarak ayrık ne de kemiğe tam olarak sabitlenmiştir. Bir başka deyişle dişin kökü, çene kemiğinden her istikamette uzanan periodontal ligament kalınlığınca uzakta konumlandırılmış ve bu konumu sabit tutulmuştur. Ancak dişin üzerine kuvvet geldiği zaman periodontal ligamentte bazı değişiklikler olur. Diş kökünden ağız içi istikametinde; alt çenede yukarı, üst çenede aşağı yönde çene kemiğine doğru uzanan periodontal ligament liflerinin dişi çekmesi ile diş hareketi meydana gelmektedir. Akılsız ve şuursuz dişlerin yerlerine şaşırmadan yerleşmesi ve zamanlamasındaki mükemmellik, birazcık aklı olan insanı düşündürmesi gerekmez mi?
Çiğneme veya dişlerin sıkılması esnasında dişlerin üzerinde meydana gelecek mekanik kuvvetler, periodontal liflerin farklı istikametlerde uzanıyor olmaları sayesinde rahatlıkla karşılanabilmektedir. Yani dişler üzerindeki basınçla meydana gelen kuvvet, incecik liflerle dengeli bir şekilde dağıtılmaktadır. Bu kuvvetler, periodontal ligament vasıtasıyla çene kemiğine, dolayısıyla çene hareketlerinde mühim bir yapı olan alt çene eklemine, hafifletilmiş bir şekilde iletilmektedir. Bu mekanizmayı misâllerle açıklayacak olursak; alt çene kemiği içindeki yuvasında bulunan diş kökünden yukarı uzanan lifler, dişe yukarıdan bir baskı geldiğinde dişin aşağı hareketine izin verecek şekilde esneyecek ve gerilecektir. Bu, hem dişin çene kemiğine gömülmesine mâni olacak, hem de üzerinden basınç kalktığında dişin eski konumuna dönmesini kolaylaştıracaktır. Tam tersi de söz konusudur. Meselâ, dişlere yapışan bir gıda çiğnenirken ağız açılmaya çalışıldığında, alt ve üst dişler birbirleri istikametinde çene kemiği içindeki yuvalarından dışarıya doğru çekilir. Bu esnada hareketin zıt istikametinde yani çene kemiğinden ağız içi yönünde dişe doğru uzanan liflerin gerilmesi sayesinde, dişin çene kemiğinden çıkmasına mâni olunur. Gerilen liflerin yanında zıt yönde uzanan lifler de sıkıştıklarından ve normale dönmek istediklerinden, bu duruma katkıda bulunacaklar ve böylece damar-sinir paketinde ezilme ve kopma olmayacaktır. Periodontal ligamentin yapısı, yukarıda bahsedildiği üzere aşağı-yukarı yöndeki hareketlerin dışında her istikametten gelebilecek basınçlara karşı mukavemet edebilecek şekilde de donatılmış ve ayarlanmış liflerden meydana gelmektedir.
Periodontal ligament, dişin, ne kadar yerinde kalmasında mühim rol oynuyorsa, o kadar da gerektiğinde hareket etmesinde hayatî vazife görmektedir. Zîrâ yapısı buna uygun şekilde yaratılmıştır. Bu, dişin üzerine gelen kuvvetin miktarı, süresi ve sıklığı ile ilgilidir. Dişler kuvvetlere maruz kalınca, kuvvetin geldiği taraftaki liflerde gerilme, karşı taraftaki liflerde ise sıkışma meydana gelir. Eğer fizyolojik olmayan bu kuvvetler, günlük altı saatin üzerinde uygulanırsa, bir seri hücre temelli aktivitenin başlamasına sebebiyet verir. İki boyutlu düşünüldüğünde, sıkışma tarafında yani dişin çekildiği tarafta, kemiğin dişe bakan yüzeyinde kemik erimesi başlar ve böylece liflerin üzerindeki baskı da azaltılmış olur. Dolayısıyla dişin hareket ettirilmesinin istendiği istikametteki bu kemik erimesi, dişin bu alana hareketine izin verir. Kuvvetin uygulandığı tarafta ise, köke bakan kemik yüzeyinde, kemik yapım (osteoblastik) aktivitesi olarak adlandırılan hücre temelli hâdiseler dâhilinde, dişin hareket ettiği istikamete doğru kemik tekrar üretilir. Böylece yeniden üretilen kemik, dişi takip edecek şekilde hareket ederek dişin terk ettiği yeri doldurmaktadır. Bu durumda periodontal ligament, kemiğin hem yıkılmasında, hem de yapılmasında mühim rol oynar. Fakat sıkışma tarafında kuvvet miktarının fazla olması, periodontal ligamentin beslenememesine sebebiyet verdiğinden, diş hareket edemez ve hareket basıncın azalmasına kadar gecikir. Basınç, komşu çene kemiğinde erimeye bağlı olarak azalır. Bütün bu metabolik hâdiseler bir intizam içinde cereyan eder. Periodontal ligamentin bu hususiyetleri, çeşitli sebeplere bağlı gelişen diş düzensizliklerinin tedavisinin, yani ortodontik tedavinin kapılarının açılmasına izin vermiştir. Bu bozukluklar giderilirken, daha önce bahsedilen, diş kökünde dişi çevreleyip kemiği örten ve diş etine uzanan lifler, diş eti dokusunun da yeni konuma taşınmasında mühim rol oynar. Aksi durumda diş hareket ederken diş eti yerinde kalır ve diş-diş eti münasebeti bozulurdu.
Bilhassa süt dişlenme dönemindeki dişlerde, bu yapının çeşitli sebeplere bağlı olarak kaybolması, pasif sürme olarak adlandırılan; dişlerin yaşla birlikte gelişen çene kemiği içinde uzamaları ve beraberinde çene kemiğini uzatmaları sürecini sekteye uğratır. Bu dişler, komşu dişlerden daha kısa görülür. Bu bölgedeki kemik yapımı, bilhassa büyüme-gelişme döneminde sürmeleri devam eden dişlerin kemik seviyelerinin altında kalır, hattâ durur. Uzun dönemde de periodontal ligamentin arada olmadığı ve kemikle diş kökünün kaynaştıktan sonra kökün erimesiyle neticelenir. Bu duruma ankylosis denir.
Periodontal ligamentin içinde bulunan zengin damar ve sinir ağı vasıtasıyla buraya sevk edilen kanla dişin sement dokusunun (kök yüzeyini kaplayan kısmın) beslenmesi sağlanır. Sinir dokusunun vazifesi ise, dişlerin üzerine âni bir kuvvet geldiğinde dişlerin zarar görmesini engelleyecek şekilde çene kaslarını uyararak meydana gelen hareketin şiddetinin azaltılmasını sağlamaktır. Umumiyetle bu yapının hasarı, kötü ağız hijyenine bağlı zincirleme hâdiseler neticesinde gerçekleşmektedir. Kötü ağız hijyenine bağlı olarak önce ağızda yiyecek artıkları birikmekte ve bu artıklar özellikle diş ile diş etinin kesiştiği bölgede yerleşmektedir. Çok kısa süre içinde meydana gelen bu yapı, dişler temizlenmemeye devam ederse, zamanla daha fazla yiyecek artıklarının da birikmesi ve kireçlenmesi ile diş taşına dönüşerek komşu diş etinde iltihap (enflamasyon) başlatmaktadır. Diş eti kanamalı ve kızarık bir hâl almakta, hattâ dişler fırçalanma esnasında kanayabilmektedir. Bu durum, aslında bir ikaz mekanizması kabul edilebilir. Diş taşlarının temizlenmesi ve dişlerin iyi fırçalanması hastalığın çok kısa sürede düzelmesine vesile olur. Fakat kötü ağız bakımı devam ederse problem kemiğe de sirayet edebilir. Bu safhaya gelmeden, hastalık basit cerrahî işlemlerle belirli ölçüde giderilebilir. Tedavi yapılmadığı takdirde ise, diş kaybedilecektir. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ağız temizliği ve diş bakımına büyük önem vermiştir. Hattâ misvak kullanmayı mümkünse her abdestten sonra tavsiye etmiş ve ümmetine zorluk olmasa bunu emredeceğini belirtmiştir. Dişlerin çenelere tutulması için yaratılan bu mükemmel bağlantı liflerinin, miktarı ve bağlantı şekli bir mühendislik harikasıdır. Liflerin diş eti ve dişler arasında oluşturduğu mükemmel örgü, apaçık bir ilim ve kudret tecellisinden başka ne olabilir?
Kaynaklar
- Junqueira LC, Caneirod J, Kelley RO. Basic Histology. 6. baskı, Norwalk, Ct Appleton&Lange, 1989
- Newman MG, Takei HH, Caranza Fa. Caranza's Periodontology, 9 baskı, W.B. Saunders Company, Philedelphia, 2002.
Konular
- Gemlik’teki Paşa Konağı ihya ediliyor
- Sûzî Çelebi'nin türbesini TİKA ihya edecek
- Kadir gecesi, Alaçatı'da da ihya edildi
- Ecdat eserleri ihya ediliyor
- Reklam gelirleri Mesut'u ihya etti
- Taş Mektep, yeniden ihya ediliyor
- Üsküdar, tarihî eserlerini ihya ediyor
- Kestel'de 650 yıllık tarihî cami ihya edildi
- Türkler, Suriye'yi ihya ediyor
- Nabucco doğalgaz boru hattı Türkiye’yi ihya etti
- Ramazan'ı nasıl ihya edebiliriz?
- Hintliler reklam filmi çektiği köyü ihya etti
- Üreticinin sabrı fındığı ihya etti
- TOKİ Antalya'yı ihya etti, yatırımlar 300 milyon lirayı buldu
- Tarihî eserler değişen kanunla ihya oldu
- Davutoğlan Kuş Cenneti, yeni gözlemeviyle ihya olacak
- İstanbul'da tutunamayanlar Anadolu'yu ihya ediyor
- Tefecilere bulaşıp ihya olan tek bir insan görmedim
- Gazipaşa Havaalanı Alanya'yı ihya edecek
- Milyar dolarlık otel komşularını ihya etti
- Devletin elindeyken kapanan fabrikayı işadamları ihya etti
- Bush'a atılan ayakkabı, Türk firmasını ihya etti
- 40 milyar dolarlık nükleer santral ihalesi, 15 sektörü ihya edecek
- Afganistan'dan Moğolistan'a Türk eserleri ihya ediliyor
- Tarihî eserler ihya oldu kasa hâlâ dolu
- Müslümanlar, aralarındaki kardeşliği yeniden ihya etmeli
- Gelenek ‘kemankeş’le ihya olacak!
- Belçika’daki göçmenler kent pazarlarını ihya ediyor
- Dövizle askerlik yapanlar fotoğrafçıları ihya ediyor
- İhya mı? İmha mı?