İhyâ meselesi
Zamanın akışında, hikmetlerle sırlarla dolu noktalar var.
Kevnî delaletler halinde bu noktaları sonsuza doğru (derecederece) çoğaltabilirsiniz. Fakat bir de bunların özel olarak işaretlenmiş olanları var. Mirac Kandili de onlardan biri ve büyük önem taşıyanı...
Hocamız şöyle diyordu:
İmanlı gönüller, İlâhî sevgilerle Miracın zülfü esrârına yakîn telleri halinde bağlanmış, Kudretullah önünde parıl parıl titremektedir. Mirac Gecesinin ruhânî hâtıralarını yaşarken Allahın inâyetiyle îman burakına binerek kalbinizin Kâbesinden kudsî uzaklıklardaki emeller ve tecelliler Mescidi Aksâsına seyrüsefer ediniz! Namaz mirâcıyla ubudiyyet semâlarının acâib ve garâibini takib ederek ruhânîlerle, Allah kullarıyla selâmlaşınız... Biliniz ki Peygamberimize vâki olan büyük Mirac mucizesi ümmet üzerine rahmet gölgesi halinde tecelli etmiş ve her mümini ruhânîyet dairesine almıştır... Namazlarımız Miraclarımızın irtifâ ölçüleridir.
Geceyi ihyâ etmek, aslında, o gecenin zenginliğiyle kendimizi ihyâ etmemiz demektir. Bunun yolu da tefekkürdür, tefekkürlüşuurlu ibâdetlerdir.
Ancak o zaman vakitlerimiz, ömürlerimiz bereketlenir. Gaflete vaktimiz kalmaz, bütün hayırlı işler ve amaçlar için bolbol vakit buluruz.
* * *
Şimdiki hayatımız içinde pek sıkça duyduğumuz vaktim yok! sözünü, ben vaktimin bereketi yok şeklinde değerlendiriyorum. Okumaya, düşünmeye, vefâya, fedakârlığa, yardımlaşmaya, görüşmeye vaktimiz yok. Çünkü vakitlerimiz gaflet ipoteklerinin tasallutu altında. Mutlu olmaya vaktimiz yok; yâni, yaşamaya vaktimiz yok!
İhyâ işte burada mânâsını buluyor. Gecenin ihyâsı, fıtratı uygun ömrün ihyâsı demektir.
Fırsatlar gökyüzündeki irili ufaklı yıldızların sayısıncadır, sonsuzdur. Ama başını kaldırıp bakmazsan, onların ışığını gözlerinden beynine ve yüreğine yansıtan tefekkür şuuruyla nurlanmayı bilmezsen, dar mekânların kör edici sahte ışıkları yalnızca karanlığını ve şaşkınlığını artırır.
Zamanıömrümüzü değerli kılan mânâlardan uzak kalmışsak, hattâ onun mücerret varlığını (o mânâlardan ayrı olarak) maddîleştirip her yeni gelen gün (Batı kanalıyla!) en iyisini getirir sürüklenmeciliğine saparsak, ihsan olunan fırsatlar bize ne yapsın? Bir 24 saat yaşıyorsun ama; günü gün gibi, geceyi gece gibi, ayı ay gibi, yılı yıl gibi yaşamıyorsan, iraden ve şuurun nefsânî zaaflar yüzünden beton kalıpların arasında sıkışıp kalmışsa, hikmet ve sır noktalarının düzenleyiciyön verici zenginliğinden nasib alamıyorsan, bu nasıl bir yaşamaktır?
İşte bunları düşünmeli, bunları düşündürmeliyiz.
* * *
Hep şikayet edilir, düşünce hayatı neden fakirleşti diye. Bu kaygı Batıda da vardır.
Sebep, aslen, gönül ve duygu hayatımızın fakirleşmesidir. Bencil insan, nefsani ihtirasların kölesi olan insan, çıkarcı insan; hasbîmuakalavîspekülatif denilen türden bir düşünce faaliyeti gösteremez. Bu gibi işlere ayıracak vakti yoktu onun! Onun yapacağı iş sadece güçlenmek için bilgi edinmek ve sadece pratik adımların uygunluğunu hesaplamaktır. Bunun içindir ki; bırakınız kültürmedeniyet dengesini, günümüzde ilim ve teknik arasındaki bağlar bile kopmak üzeredir. (Esasen birinci çarpıklık, ikincisini bir mehil sonrasında zarurîleştirir)
Haddizâtında, meseleler de çözümleri de bellidir. Fakat meseleleri doğuran sebeplerden bazıları değişmez veri gibi kabul gördüğü için; insanlar çözümü düşünmeye râzı olmuyor. Sırf bu yüzden düşünce ilgilerini reddediyor.
Bugün insanlığın önündeki temel fikrî mesele, aklî olmaktan önce kalbîdir. Kalbin aydınlığı yeterli kıvama ulaşıp iç iletişim hatlarına işlerlik kazandırmadıkça; akıl, düşünce üretemez. İradeşuurakılinanç ahengi sağlanmadıkça, nefs, en tepeye kurulur; insan sadece istismar ve sapma teknikleriyle uğraşan bir robot haline dönüşür. Nefsâni esâret mahkûmlarının hürriyet talepleri işte bunun için komiktir.
Bugün insanın iç meselesini çözmeden; zâten belli olan ve kolayca izah edebileceğimiz iktisadîsiyasîsosyal meselelerin çözümünü gerçekleştiremeyiz.
... İnsanı ihyâdır asıl meselemiz. Bu geceler, ihyâ şuurunu şumullendirmenin mübarek vesileleridir... İnsanı ihyâ, insanı İslâm ile ihyâ...
30 Aralık 1994, Cuma
Ahmet Selim
a.selim@zaman.com.tr
Kevnî delaletler halinde bu noktaları sonsuza doğru (derecederece) çoğaltabilirsiniz. Fakat bir de bunların özel olarak işaretlenmiş olanları var. Mirac Kandili de onlardan biri ve büyük önem taşıyanı...
Hocamız şöyle diyordu:
İmanlı gönüller, İlâhî sevgilerle Miracın zülfü esrârına yakîn telleri halinde bağlanmış, Kudretullah önünde parıl parıl titremektedir. Mirac Gecesinin ruhânî hâtıralarını yaşarken Allahın inâyetiyle îman burakına binerek kalbinizin Kâbesinden kudsî uzaklıklardaki emeller ve tecelliler Mescidi Aksâsına seyrüsefer ediniz! Namaz mirâcıyla ubudiyyet semâlarının acâib ve garâibini takib ederek ruhânîlerle, Allah kullarıyla selâmlaşınız... Biliniz ki Peygamberimize vâki olan büyük Mirac mucizesi ümmet üzerine rahmet gölgesi halinde tecelli etmiş ve her mümini ruhânîyet dairesine almıştır... Namazlarımız Miraclarımızın irtifâ ölçüleridir.
Geceyi ihyâ etmek, aslında, o gecenin zenginliğiyle kendimizi ihyâ etmemiz demektir. Bunun yolu da tefekkürdür, tefekkürlüşuurlu ibâdetlerdir.
Ancak o zaman vakitlerimiz, ömürlerimiz bereketlenir. Gaflete vaktimiz kalmaz, bütün hayırlı işler ve amaçlar için bolbol vakit buluruz.
* * *
Şimdiki hayatımız içinde pek sıkça duyduğumuz vaktim yok! sözünü, ben vaktimin bereketi yok şeklinde değerlendiriyorum. Okumaya, düşünmeye, vefâya, fedakârlığa, yardımlaşmaya, görüşmeye vaktimiz yok. Çünkü vakitlerimiz gaflet ipoteklerinin tasallutu altında. Mutlu olmaya vaktimiz yok; yâni, yaşamaya vaktimiz yok!
İhyâ işte burada mânâsını buluyor. Gecenin ihyâsı, fıtratı uygun ömrün ihyâsı demektir.
Fırsatlar gökyüzündeki irili ufaklı yıldızların sayısıncadır, sonsuzdur. Ama başını kaldırıp bakmazsan, onların ışığını gözlerinden beynine ve yüreğine yansıtan tefekkür şuuruyla nurlanmayı bilmezsen, dar mekânların kör edici sahte ışıkları yalnızca karanlığını ve şaşkınlığını artırır.
Zamanıömrümüzü değerli kılan mânâlardan uzak kalmışsak, hattâ onun mücerret varlığını (o mânâlardan ayrı olarak) maddîleştirip her yeni gelen gün (Batı kanalıyla!) en iyisini getirir sürüklenmeciliğine saparsak, ihsan olunan fırsatlar bize ne yapsın? Bir 24 saat yaşıyorsun ama; günü gün gibi, geceyi gece gibi, ayı ay gibi, yılı yıl gibi yaşamıyorsan, iraden ve şuurun nefsânî zaaflar yüzünden beton kalıpların arasında sıkışıp kalmışsa, hikmet ve sır noktalarının düzenleyiciyön verici zenginliğinden nasib alamıyorsan, bu nasıl bir yaşamaktır?
İşte bunları düşünmeli, bunları düşündürmeliyiz.
* * *
Hep şikayet edilir, düşünce hayatı neden fakirleşti diye. Bu kaygı Batıda da vardır.
Sebep, aslen, gönül ve duygu hayatımızın fakirleşmesidir. Bencil insan, nefsani ihtirasların kölesi olan insan, çıkarcı insan; hasbîmuakalavîspekülatif denilen türden bir düşünce faaliyeti gösteremez. Bu gibi işlere ayıracak vakti yoktu onun! Onun yapacağı iş sadece güçlenmek için bilgi edinmek ve sadece pratik adımların uygunluğunu hesaplamaktır. Bunun içindir ki; bırakınız kültürmedeniyet dengesini, günümüzde ilim ve teknik arasındaki bağlar bile kopmak üzeredir. (Esasen birinci çarpıklık, ikincisini bir mehil sonrasında zarurîleştirir)
Haddizâtında, meseleler de çözümleri de bellidir. Fakat meseleleri doğuran sebeplerden bazıları değişmez veri gibi kabul gördüğü için; insanlar çözümü düşünmeye râzı olmuyor. Sırf bu yüzden düşünce ilgilerini reddediyor.
Bugün insanlığın önündeki temel fikrî mesele, aklî olmaktan önce kalbîdir. Kalbin aydınlığı yeterli kıvama ulaşıp iç iletişim hatlarına işlerlik kazandırmadıkça; akıl, düşünce üretemez. İradeşuurakılinanç ahengi sağlanmadıkça, nefs, en tepeye kurulur; insan sadece istismar ve sapma teknikleriyle uğraşan bir robot haline dönüşür. Nefsâni esâret mahkûmlarının hürriyet talepleri işte bunun için komiktir.
Bugün insanın iç meselesini çözmeden; zâten belli olan ve kolayca izah edebileceğimiz iktisadîsiyasîsosyal meselelerin çözümünü gerçekleştiremeyiz.
... İnsanı ihyâdır asıl meselemiz. Bu geceler, ihyâ şuurunu şumullendirmenin mübarek vesileleridir... İnsanı ihyâ, insanı İslâm ile ihyâ...
30 Aralık 1994, Cuma
Ahmet Selim
a.selim@zaman.com.tr
Konular
- Gemlik’teki Paşa Konağı ihya ediliyor
- Sûzî Çelebi'nin türbesini TİKA ihya edecek
- Kadir gecesi, Alaçatı'da da ihya edildi
- Ecdat eserleri ihya ediliyor
- Reklam gelirleri Mesut'u ihya etti
- Taş Mektep, yeniden ihya ediliyor
- Üsküdar, tarihî eserlerini ihya ediyor
- Kestel'de 650 yıllık tarihî cami ihya edildi
- Türkler, Suriye'yi ihya ediyor
- Nabucco doğalgaz boru hattı Türkiye’yi ihya etti
- Ramazan'ı nasıl ihya edebiliriz?
- Hintliler reklam filmi çektiği köyü ihya etti
- Üreticinin sabrı fındığı ihya etti
- TOKİ Antalya'yı ihya etti, yatırımlar 300 milyon lirayı buldu
- Tarihî eserler değişen kanunla ihya oldu
- Davutoğlan Kuş Cenneti, yeni gözlemeviyle ihya olacak
- İstanbul'da tutunamayanlar Anadolu'yu ihya ediyor
- Tefecilere bulaşıp ihya olan tek bir insan görmedim
- Gazipaşa Havaalanı Alanya'yı ihya edecek
- Milyar dolarlık otel komşularını ihya etti
- Devletin elindeyken kapanan fabrikayı işadamları ihya etti
- Bush'a atılan ayakkabı, Türk firmasını ihya etti
- 40 milyar dolarlık nükleer santral ihalesi, 15 sektörü ihya edecek
- Afganistan'dan Moğolistan'a Türk eserleri ihya ediliyor
- Tarihî eserler ihya oldu kasa hâlâ dolu
- Müslümanlar, aralarındaki kardeşliği yeniden ihya etmeli
- Gelenek ‘kemankeş’le ihya olacak!
- Belçika’daki göçmenler kent pazarlarını ihya ediyor
- Dövizle askerlik yapanlar fotoğrafçıları ihya ediyor
- İhya mı? İmha mı?