Hicret Zaman

Mübarek gün ve gecelerin ihyasına dair bilgiler

Dikkat bu ilaç kalp krizi riskini artırıyor!

ABD'de bağımsız bir uzmanlar kurulu, Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi'ne (FDA) Türkiye'de de satılan diyabet ilacı Avandia'nın kalp krizi riskini artırdığı gerekçesiyle piyasadan çekilmesini tavsiye etti.

Uzmanlar kurulu, İngiliz ilaç şirketi GlaxoSmithKline'ın ürettiği ilacın satışının durdurulması yönündeki tavsiyesini FDA'ya iletti.

Kurul, 6'ya karşı 18 oyla klinik testler ışığında dünyanın en büyük ilaç üreticilerinden İngiliz GlaxoSmithKline (GSK) tarafından üretilen diyabet ilacının kalp krizi riskini artırdığı kararına varmıştı. Oylamada 9 üye çekimser oy kullanmıştı.

FDA bu tavsiyelere uymaya zorunlu olmasa da çoğunlukla uyguluyor.

İlaçların yan etkilerine dikkat!

Bazı ilaçlar sıklıkla deride döküntü, yüzde şişlik, kaşıntı ile kendini gösteren, ancak nadiren tansiyon düşüklüğü, şuur kaybı, çarpıntı ve tüm sistemlere ait bulguların hepsinin bir arada görülebildiği ilaç alerjilerinin en ağırı olan anafilaksiye (şok) neden olabiliyor.

Uzmanlar, kişide reaksiyona neden olan etken maddenin mutlaka tespit edilmesi ve bir daha aynı etken maddeli ilacın kullanılmaması gerektiği uyarısında bulunuyor. Penisilin alerjisinde kullanılan ilaç testlerinin, kişinin şoka girmesine yol açabileceği için mutlaka tam donanımlı merkezlerde alerji uzmanlarınca yapılması gerekiyor.

Sağlık Bakanlığı Dr. Sami Ulus Kadın Doğum ve Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Çocuk Alerji Uzmanı Dr. Serap Özmen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tedavi kapsamında kullanılan bazı ilaçların alerjiye yol açabildiğini belirterek, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilaç alerjisinin, bir ilacın tanı, tedavi veya korunma amacıyla kullanılan dozlarında herhangi bir istenmeyen, beklenmeyen ve zararlı etkinin görülmesi olarak tanımlandığını söyledi.

Rengi koyulaşan bene dikkat edin!

Zararlı güneş ışınlarından korunmanın yollarını açıklayan Dermatoloji Uzmanı Havva Güngör, "Üç haftada iyileşmeyen ve rengi değişen benler için doktora başvurun" diyor

Güneşin yaşamımız için yararlı etkileri olduğu kadar, zararlı etkileri de olduğu artık tartışılmaz bir gerçek... UV-A, UV-B ve UV-C ışınlarından oluşan güneş ışınları, derinin üst ve alt tabakalarını etkileyerek çeşitli değişimlere neden oluyor. Kadıköy Şifa Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Havva Güngör, güneşin verdiği zararları ve bu zararlardan nasıl kurtulabileceğimizi şöyle anlattı:

Güneş ışınları; deride zamanla incelme ve kuruluk yapıyor. Deri kanserinin oluşumuna da zemin hazırlıyor. Işınların etkisinden, güneş koruyucu ürünlerle korunmak mümkün...

Düşük tansiyon da yüksek kadar tehlikeli

Gerek yüksek gerekse düşük tansiyonun vücuda aynı derecede zarar verdiğini söyleyen Prof. Dr. Berent Dişçigil, "Yüksek tansiyon, beyin kanamasına, düşük tansiyon ise kan dolaşımı zayıflığına neden oluyor" dedi

BSK Aydın Anka Hastanesi Kalp Sağlığı Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Berent Dişçigil, tansiyonla ilgili merak edilenleri anlattı.

Yüksek tansiyon mu daha tehlikeli yoksa düşük tansiyon mu?
Her ikisi de tehlikeli... Şöyle ki; yüksek tansiyon, her şeyden önce kalbin yükünü arttırır. Kalp, kanı vücuda pompalayabilmek için basıncı olduğundan daha da yükseltir. Bu da kalp kasının daha çok kasılması anlamına gelir. Kasılan kalp kasları, zamanla damarların kalınlaşmasına neden olur. Kalınlaşmış bir kalp kasının beslenmesi zordur. Hele kalbimizi besleyen koroner damarlarda; darlıklar başlamışsa, yüksek tansiyon bir kalp krizini de tetikleyebilir.

Kalsiyum haplarına dikkat!

Amerikalı ve Yeni Zelandalı bilimadamları, 12 bin kişiyi kapsayan 11 araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi.

Kemik miktarındaki azalma ve kemik kırılganlığındaki artma ile seyreden, "osteoporoz" olarak bilinen kemik erimesi hastalığının tedavisinde genellikle yaşlıların içtiği kalsiyum haplarının kalp krizi riskini artırabileceği bildirildi.

"İngiliz Tıp Dergisi"nde yayımlanan değerlendirmede, osteoropoz tedavisinde kalsiyumun yerinin tekrar gözden getirilmesi gerektiği sonucuna varıldı.

Bilimadamları, kalsiyum haplarının kalp krizi riskini yüzde 25-30 artırdığını belirtti. Riskin, kişinin yaşı, cinsiyeti ve kalsiyum ilacının
çeşidinden bağımsız olarak arttığı vurgulandı.

Aşırı sıcaklar öfke patlaması yapabilir!

Ülke genelinde bunaltıcı hava sıcaklıkları devam ederken, özellikle nispi nem oranının yüksek olduğu Doğu Karadeniz’de yaşayanlar sıcak çarpmaları ve ısı rahatsızlıkları konusunda uyarılıyor.

Giresun Prof. Dr. İlhan Özdemir Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Ahmet Bal, yaptığı açıklamada, sıcak havaların rahatsızlık verdiği yaz döneminde, nem oranının yüksekliğinin bu sorunu daha da artırdığını ifade etti.

Bal, sıcak ve nemli ortamda kalarak ağır efor sarf eden kişilerde halsizlik, bitkinlik, baygınlık, aşırı terleme, bulantı ve baş ağrısı ile kol ve bacaklarda krampların görülebileceğini ifade ederek, "Bu gibi durumlarda sıvı ve mineral kaybına bağlı olarak bitkinlik ve şok gelişebilir. Hava akımının olmadığı kapalı ortamlarda kalan kişiler sıcak çarpması riski altındadır. Bu durum, güneş ve sıcak çarpması denilen, acil ve yoğun tedavi gerektiren ölümcül duruma kadar götürebilir" diye kaydetti.

Güneşe doğrudan bakmak kör edebilir!

Prof. Dr. Mehmet Orhan, güneş ve ultraviyole ışınlarının gözleri tehdit ettiğini belirterek, hiçbir zaman güneşe doğrudan bakılmaması gerektiğinin altını çizdi.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Orhan, güneş ve ultraviyole ışınlarının gözleri tehdit ettiğini belirterek, hiçbir zaman güneşe doğrudan bakılmaması ve ultraviyole blokajı yapabilen güneş gözlüklerinin alınması gerektiğini söyledi.

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Orhan ANKA’nın sorularını yanıtladı. Güneş ve ultraviyole ışınlarının göz yüzeyinde hassasiyete, kuruluk, batma, kızarıklık ve yanma şikayetlerine yol açtığına işaret eden Orhan, "Göz kuruluğu güneş ışığının tetiklemesiyle gözyaşının buharlaşması sonucunda artar ve gözün ön yüzeyinde kabarık ve düzensiz yapılanmaya neden olur" diye konuştu. Ultraviyole ışınların aynı zamanda göz merceğinde katarakt gelişimine ve sarı nokta diye bilinen retina tabakasında hasara ve olumsuz etkilere sebep olduğuna dikkat çeken Orhan, "Hiçbir zaman güneşe doğrudan bakılmamalıdır, görme hücrelerinde kesin hasara yol açar" dedi. Tüm bunların sebebinin alerji ve kuruluktan olduğunu ifade eden Orhan şöyle devam etti:

Atomun Metafizik Dünyası

Atom, bizzat maddenin temeli iken, maddenin özellikleri ile uyuşmayan, fiziğin kalıplarına sığmayan özellikler sergiliyor. Şimdi kuantum dünyasında kısa bir gezinti yaparak, elektronun farklı yapılarına, gözlemleyenin bakışına göre nasıl var veya yok olduğuna yahut birçok yerde nasıl gözlemlendiğine dâir buluşlara göz atalım. Ayrıca elektronların ışık hızından daha öte bir iletişimle birbirlerinin hareketinden haberdar olmasını, birbirleri ile uyumlu hareketlerini ve atom taneciklerinin insan düşüncesinden nasıl etkilendiğini anlamaya çalışalım.

Bir elektronu kapalı bir televizyon ekranına yöneltirseniz, küçük ışık noktası elde edersiniz. Bu onun parçacık özelliğidir. Aynı zamanda enerji bulutu olarak uzayda dağılan bir dalga gibidir. Deney neticeleri bir elektronun, iki deliği olan bir engelin, her iki deliğinden de aynı ânda geçebildiğini göstermektedir. Aynen dalgaların birbirleriyle girişim yapması gibi, elektronlar da iki deliği olan engelden geçerken, engelin arkasına yerleştirilen ekranda girişim desenleri meydana getirir. Her şeyi maddenin dar kalıpları içinde açıklamaya alışmış zihinler, elektronun bu iki özelliğini açıklamakta zorlanıyor. Acaba elektronun yaşadığı farklı bir dünya daha mı var?

Karbonmonoksit Zehirlenmesi

Dakikada 14–15 defa alıp verdiğimiz havadaki oksijen miktarını hiç düşündünüz mü? Havadaki oksijen yoğunluğu deniz seviyesinde yaklaşık % 21 nispetindedir. Bitkilerin fotosentezle şekere dönüştürdüğü karbondioksit ise, canlıların solunumuyla açığa çıkar ve ancak % 0,5 civarındadır. Karbonmonoksit ise, bu iki gazdan oldukça farklı, canlılara faydası olmayan zehirleyici bir gazdır. Solunumda kullanılan oksijenin alınmasına mâni olan en önemli unsur, karbonmonoksittir. Karbon kaynaklı (petrol, kömür, odun, doğalgaz) bütün yanıcı maddeler, yanma esnasında havadaki oksijeni tüketir. Ortamda oksijen kalmadığında, yanma tam olmaz ve renksiz, kokusuz ve tahriş etmeyen karbonmonoksit gazı ortaya çıkar. Bu gazın solunan havaya sızmasını insanların fark etmesi çok güçtür. Karbonmonoksit, tabiî atmosfer ortamında yok denecek kadar düşüktür. Organizmalarda biyokimyevî işlemler neticesi, problem teşkil etmeyecek nispette (% 1–5) görülebilir. Egzoz ve sigara dumanı da karbonmonoksit zehirlenmesine sebep olabilmektedir. Sigaradan çıkan dumandaki karbonmonoksit hemoglobine kolayca bağlanır ve hemoglobinin oksijen taşıma kapasitesini yaklaşık % 30 nispetinde azaltır. Sigara içenlerin dudaklarındaki ve parmak uçlarındaki morluk, bu kısımlardaki kılcallara yeterli oksijen gitmemesi sebebiyledir.

Dişi Tutan Çelik Bağlar

Gıda maddelerinin vücudumuza alınması için sindirim sisteminden geçmesi gerekir. Bu sistemin en başında bulunan ağzımızın içini döşeyen, güldüğümüzde parlayan, düzgün konuşmamızda önemli roller verilen ve gıdaları öğütmek için çenelerimize inci taneleri gibi yerleştirilen dişlerimiz, maruz kaldıkları çok kuvvetli basınçlara rağmen, nasıl oluyor da yerlerinde dökülmeden durabiliyor?

Dişler; taç ve kök olmak üzere iki ayrı kısımdan meydana gelmektedir. Taç; diş etinin üstünde kalan ve dişin ağız içinde görünen parlak beyaz kısmıdır. Tacın yaklaşık iki katı uzunluğunda olan kök ise, taç kısmının devamında çene kemiği içine uzanır. Bazı dişler tek köklü olmalarına rağmen, bilhassa ağzın gerisine yerleştirilip yüksek çiğneme kuvvetine maruz kalanlar, hem geniş taç yüzeylerine, hem de bu yükleri daha rahat karşılayabilmeleri için iki veya üç köke sahip yaratılmışlardır. Sağlıklı ağızlarda dişlerin kök kısımları, çene kemiği içine gömülmüş olarak diş eti tarafından örtülmüştür. Diş, diş eti ve bağlandıkları kemik yapıların bütününe periodontal (diş çevresi) yapılar adı verilmektedir. Ağız hijyeninin iyi olmaması ve vücuttaki bazı sistemik rahatsızlıklar sebebiyle diş eti ve onun çevrelediği kemikte bazı problemler gelişebilir. Diş eti şişerek dişin taç kısmını örtebilir veya tam tersi, diş eti taçtan uzaklaşarak geri çekilebilir. Diş etinin altındaki kemik yapının hasara uğrayıp diş etinin çekilmesiyle de diş kökü açığa çıkabilir.

Demir Dengesi ve Hepsidin

Vücudumuzdaki bir maddenin miktarı bulunması gereken sınırların altında veya üstünde olduğunda bir problem ve hastalık var demektir. Meselâ normal sınırlar dâhilinde oksijen hayatî bir molekül iken, fazlası oksijen zehirlenmesine sebep olmaktadır. Demirin eksikliğinde kansızlık (anemi) ve buna bağlı kalb yetmezliği ortaya çıkarken, fazlalığı (hemosiderozis ve hemokromatozis) ise karaciğerde siroza, kalbde yetmezliğe ve pankreasta iltihaba (pankreatit) sebep olmaktadır.

Demir vücutta hiçbir zaman serbest hâlde bulunmaz. Kanda transferin proteinine bağlanarak taşınır. Karaciğerde ise ferritin denen depo proteine bağlı olarak bulunur. Eğer demir serbest hâlde bulunsaydı, hücrelere zarar verir hattâ onların ölümüne sebep olurdu. Demir dengesinin sağlanmasında çok sayıda mekanizmanın işletildiği eskiden beri bilinmektedir. Demir dengesinde bağırsaklar önemli bir vazife yüklenmiştir. Sağlıklı bir insanda bağırsaklardan günde yaklaşık 2 mg demir emilirken yaklaşık aynı miktar demir de atılır. Yeni keşfedilen ve karaciğerde üretilip kana verilen bir hormon olan hepsidin, bir tahterevalli sistemi gibi çalıştırılarak bu hassas demir dengesinin korunmasına yardımcı olur. Bu harika moleküle ayrıca bakterileri öldürme ve onların vücutta çoğalmalarını engelleme görevi verilmiştir. Uzun süren mikrobik hastalıklarda hepsidin miktarı artmakta ve buna bağlı olarak vücuttan atılan demir miktarı da arttığından kansızlık hastalığı ortaya çıkmaktadır.

Çam Fıstığı Hakkında

Dünya ile üzerindeki mevcudat arasında doğrudan veya dolaylı bir irtibat söz konusudur. Dünyanın da içinde bulunduğu kâinatı ve orada hayat süren canlıları aynı Kudret yaratmıştır. Her şeyi bilen ve bütün mevcudata hükmü geçen Hâlık-ı Mutlak, özellikle insanın her türlü ihtiyacının teminine yönelik, canlı cansız birçok varlık yaratmıştır. Ekosistemde her biri çok mühim hususiyetler taşıyan nice bitki ve meyvenin birçok hikmete binaen yaratıldığı, insanoğlunun ilmî seviyesi arttıkça daha iyi anlaşılmaktadır. Bu bitkiler başta tıp, gıda ve endüstri olmak üzere, çeşitli sahalarda kullanılmaktadır.

‘Koniferler’ denen ve 23 türü bulunan, yurdumuzda göknar, lâdin, sedir, ardıç, servi ve çam adıyla çeşitli bölgelerde görülen orman ürünleri, ekolojik çeşitlilik ve ekonomik fayda açısından oldukça mühim bir yere sahiptir. Bunlar içinde çamgiller (Pinaceae), açık tohumlu bitkilerdir. Bilinen birçok meyvenin aksine, bunların tohumları, meyvenin içinde saklı değil, kozalak pulları üzerindedir. İğne yapraklı olan bu ağaçların birçoğu, her mevsim yeşildir. Ülkemizde, tohumlarının yapısı ve bağlanma şekli farklı olan beş çam türü yetişmektedir. Bunlar; fıstık çamı (Pinus pinea), kızıl çam (Pinus brutia), Halep çamı (Pinus halepensis), kara çam (Pinus nigra) ve sarı çamdır (Pinus sylvestris).

Gençlerin yeni sorunu yüksek tansiyon

Yapılan bir araştırmaya göre, eskiden "yaşlı hastalığı" olarak bilinen yüksek tansiyon, gençlerin üçte birinden fazlasında görülüyor.

İngiltere'de 8 binden fazla kişi üzerinde yapılan araştırmada, 16-34 yaş arasındaki her üç kişiden birinde hipertansiyon görüldüğü ortaya çıktı. Bu kişilerin yirmide birinde ise tansiyon sorununun çok ciddi boyutta olduğu belirlendi.

Uzmanlar, tansiyonunun genç yaşlara kadar düşmesinin nedeninin, alkollü ve alkolsüz içki tüketiminin çokluğu, kötü beslenme ve hareket yetersizliği olduğunu belirtiyorlar.

Sıcaklar sinirleri geriyor

Son günlerde mevsim normallerinin 6-8 derece üzerinde seyreden sıcaklar; insanlarda panik, endişe, sinirlilik ve halsizlik gibi rahatsızlıklara yol açıyor.

Türkiye Psikiyatri Derneği Bursa Şubesi Başkanı Uzman Dr. İbrahim Afif Karakılıç, temmuz ayının son haftası ile ağustos ayının ilk günlerinin oldukça sıcak geçtiğine dikkati çekti.

Aşırı sıcakların insanların psikolojisinde bazı olumsuzluklara yol açabildiğini vurgulayan Karakılıç, şunları kaydetti:

''Sıcaklar, panik, endişe ve anksiyete gibi sorunlara yol açabilir. Yeterince su alınmazsa vücuttaki elektrolit dengesi bozulduğu için bir süre sonra halsizlik, bitkinlik ve isteksizlik gibi depresyon belirtileri yapabilir. Güneş altında fazla kalındığında beyin ödemine bağlı şuur bulanıklıkları ve dikkat kaybı ortaya çıkar.

Kavurucu sıcaklar ne kadar sürecek?

İstanbul Meteoroloji Bölge Müdürü Mustafa Yıldırım, mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklıkların hafta sonu ve gelecek hafta da devam etmesinin beklendiğini belirtti.

Mustafa Yıldırım, İstanbul'da hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin 4-5 derece üzerinde seyrettiğini söyledi.

Kentte en yüksek hava sıcaklıklarının Pendik'te (Sabiha Gökçen Havalimanı) 36,3 derece olarak kaydedildiğini söyleyen Yıldırım, sıcaklıkların Samandıra'da 34,4, Kartal'da 34, Florya'da 33,2, Göztepe'de 33,1 derece olarak ölçüldüğünü ifade etti.

''Bugün hissedilen sıcaklık 36-37 derece civarında oldu'' diyen Yıldırım, en yüksek sıcaklıkların yaşandığı saatlerde nem oranın da yüzde 30-35 arasında olduğunu, akşam saatlerinden itibaren sıcaklıkların düşmesiyle birlikte nem oranının yükseldiğini söyledi.