Prof.Dr. Ömer Arifağaoğlu

Demir Dengesi ve Hepsidin

Vücudumuzdaki bir maddenin miktarı bulunması gereken sınırların altında veya üstünde olduğunda bir problem ve hastalık var demektir. Meselâ normal sınırlar dâhilinde oksijen hayatî bir molekül iken, fazlası oksijen zehirlenmesine sebep olmaktadır. Demirin eksikliğinde kansızlık (anemi) ve buna bağlı kalb yetmezliği ortaya çıkarken, fazlalığı (hemosiderozis ve hemokromatozis) ise karaciğerde siroza, kalbde yetmezliğe ve pankreasta iltihaba (pankreatit) sebep olmaktadır.

Demir vücutta hiçbir zaman serbest hâlde bulunmaz. Kanda transferin proteinine bağlanarak taşınır. Karaciğerde ise ferritin denen depo proteine bağlı olarak bulunur. Eğer demir serbest hâlde bulunsaydı, hücrelere zarar verir hattâ onların ölümüne sebep olurdu. Demir dengesinin sağlanmasında çok sayıda mekanizmanın işletildiği eskiden beri bilinmektedir. Demir dengesinde bağırsaklar önemli bir vazife yüklenmiştir. Sağlıklı bir insanda bağırsaklardan günde yaklaşık 2 mg demir emilirken yaklaşık aynı miktar demir de atılır. Yeni keşfedilen ve karaciğerde üretilip kana verilen bir hormon olan hepsidin, bir tahterevalli sistemi gibi çalıştırılarak bu hassas demir dengesinin korunmasına yardımcı olur. Bu harika moleküle ayrıca bakterileri öldürme ve onların vücutta çoğalmalarını engelleme görevi verilmiştir. Uzun süren mikrobik hastalıklarda hepsidin miktarı artmakta ve buna bağlı olarak vücuttan atılan demir miktarı da arttığından kansızlık hastalığı ortaya çıkmaktadır.